31 Ocak 2014 Cuma

Kahveniyarat.com


Kahveniyarat.com, “Kendi tadını yakala” sloganıyla, damak tadınıza en uygun kahveyi yaratma fırsatı sunuyor.

Kahve severlere en taze kahveyi, tercih ettikleri şekilde ulaştırmak amacıyla kurulan platform, hangi kahvelerin karıştırılacağını, nasıl öğütüleceğini, hatta paket tasarımını bile kullanıcının tercihine göre oluşturan tek kahve sipariş sitesi olma özelliği taşıyor.

Kullanıcılar sitede çeşitli ülkelerden gelen ve farklı tat profiline sahip kahve çekirdeklerini karıştırabiliyor ve damak tatlarına en uygun lezzeti yakalayabiliyorlar. Oluşturdukları harman ise, öğütme biçimini seçtikten sonra espresso, filtre kahve ya da french press gibi sevdikleri şekilde öğütülüyor.

Kahve severlerin tamamen kendi zevkine uygun kahve yaratabilmesine olanak sağlayan platformda, paket tasarımını dahi kullanıcılar belirliyor. İsim ve mesaj da eklenebilen renkli etiketlerden birini seçerek, kendileri ya da sevdikleri için en özel kahveyi yaratabiliyorlar. 
Kahve harmanlamayı işin uzmanına bırakmak isteyen kullanıcılar Kahveniyarat.com’un hazırladığı seçkin harmanları tercih edebiliyor. Mağazadaki Türk kahvesi harmanları ise gelenekselde yeni tatlar arayanlar için yaratıcı alternatifler sunuyor.

Kahveniyarat.com'un kurucularından Aykut Gürkan girişimlerini: "Kahveni Yarat ekibi olarak,  kahve severlere en taze kahveyi, tercih ettikleri şekilde ulaştırmak için çalışıyoruz. Hedefimiz sadece en taze kahveyi müşterilerimize ulaştırmak değil, zengin kahve kültürünü Türkiye’de daha fazla tanıtmak ve bilgilerimizi aktarmak" diyerek açıklıyor ve platformu şöyle anlatıyor:"Her kahve çekirdeği geldiği yörenin aromasını taşır. Bu nedenle her çekirdek özeldir ve tadı özgündür. Kahvenizi yaratırken dünyanın en iyi tatlarını keşfedebilir ve zevkinize göre bu tatları karıştırabilirsiniz. Ya da gurmelerimizin hazırladığı seçkin harmanları sanal mağazamızdan sipariş verebilirsiniz. Taptaze kavrulmuş kahveniz kısa sürede kapınızda olacak".

Kahveni Yarat fikri, 7 yıl Almanya’da kendi kahve mağazasını işleten Barista Aykut Gürkan’ın Türkiye’ye dönmesi ve Clockwork’ün kurucusu Serkan Arı ile tanışmasıyla doğdu. En iyi kahveyi Türkiye’deki tüm kahve severler için ulaşılabilir kılmak amacıyla yola çıkan iki ortak, kahve ve dijital iletişim konusundaki tecrübelerini birleştirerek Kahveniyarat.com’u kurdu.

Kahvelerin kavrulması ve öğütülüp harmanlanmasına kadar geçen süreçte oldukça titiz davranan kahveniyarat.com ekibi; sadece en taze, mükemmel tada sahip, adil ticaret ilkelerine uyan ve üzerine isimlerini gururla yazabilecekleri kahve çekirdeklerini kullandıklarını belirtiyor ve platformu tüm kahve severlerin beğenisine sunuyor. Kahvelerini yaratmak isteyenlerhttp://www.kahveniyarat.com adresinden hemen siparişlerini verebilirler.

Pınar Gurme ailesi genişliyor


Pınar’ın çok özel damak tadına seslenen Gurme Serisi, sucuk ve sosisin ardından dilimli salam, jambon ve hindi füme etin de katılımıyla zenginleşti.

Türk gıda ve içecek sektörünün öncü ve yenilikçi markası Pınar, şarküteri kategorisinde seçkin damak tatlarına sunduğu Gurme serisine yeni lezzetler eklemeye devam ediyor.

Gurme ailesinin en yeni üyeleri %100 dana etinden üretilen Pınar Gurme Dilimli Salam, Jambon ve Hindi Füme Et, daha fazla miktarda parça et ve daha yoğun hissedilen tütsü aroması ile gurme lezzetini sofralarınıza taşıyor.

Şık ambalaj tasarımıyla da fark yaratan Gurme serisi, en kaliteli etler kullanılarak hazırlanıyor, özel baharat ve tütsü tadıyla benzersiz bir lezzet sunuyor.

%100 Dana macar salam, hindi etli salam olmak üzere farklı çeşitleriyle her damak tadına hitap eden Pınar Gurme Salam serisi ise yeni pratik ambalajı sayesinde sadece tadıyla değil servisiyle de gurmelere layık bir sofra kurmanıza yardım ediyor. Tek tek tabağa dizmeye gerek kalmadan servise hazır olarak dizilen salam dilimleri, sofralarda şık bir sunum sağlıyor.

Market şarküteri reyonlarında satışa sunulan Pınar Gurme Dilimli Salam, Jambon ve Hindi Füme Et, en özel sofralarınıza gurme dokunuşu katacak.

30 Ocak 2014 Perşembe

Asırlardır sağlığınızın dostu "Ihlamur"



Ihlamur çiçeği yıllardır çay olarak değişik rahatsızlıkların tedavisinde kullanılmaktadır. Türk Fitoterapi Derneği Başkanı Prof. Dr. Ekrem Sezik, Avrupa İlaç Kurumu’nun, farklı ıhlamur türlerinin çiçeklerinin geleneksel olarak soğuk algınlığının belirtilerini hafifletici ve hafif stres vakalarında rahatlatıcı olarak kullanılabileceğini kabul ettiğini belirtiyor.

Prof. Dr. Ekrem Sezik, ıhlamur çiçeğinin etkili olmasında kullanılan çiçeklerin kalitesinin yanında hazırlama yöntemine de dikkat edilmesi gerektiğini belirtiyor. Sezik, ıhlamur çiçeğinin kalitesiz olması durumunda Avrupa İlaç Kurumu tarafından  belirtilen   etkilerin sağlanmasının mümkün olmadığını belirterek ekliyor; ‘Açıkta, aktar gibi dükkanlarda satılan ıhlamurların kullanılması tavsiye edilmemektedir. Çuvallarda, kutularda saklanan, kaç yıl önce toplandığı bilinmeyen, katıştırılmış olması muhtemel, mikroorganizma ve bu mikroorganizmaların meydana getirdiği aflatoksinler gibi zararlı maddeleri taşıyabilecek  çiçeklerin kullanılmasının  sağlığa yarar yerine zarar verebileceği de unutulmamalıdır. Bilinen firmaların mikrobiyolojik ve diğer kalite kontrolleri yapılmış poşet çayları tercih edilmelidir.”

 Ihlamur çayının hazırlanması ve tüketimi
Ihlamur şifa amacı için  içiliyorsa, içinde 2-2,5 gram ıhlamur çiçeği taşıyan 1 poşeti kupaya koyarak, üzerine çok kaynar olmayan sıcak su ilâve edilip, 5-10 dakika kadar bekletilerek içilmesini, eğer  ıhlamur keyif için   içiliyorsa, poşetin 4-5 dakika kadar sıcak suyun içinde tutulmasını öneriyor.
Sezik ayrıca, ıhlamur kaynar suda  uzun bir süre bekletilirse, yapısındaki maddelerin değişmesine paralel olarak, hafif sarı olan rengin kırmızıya döndüğünü, kendine has koku kaybolmaya başladığını ve yararlı etkisi, yapısındaki maddeler değiştiği için azaldığını içilenin, ıhlamur çayı olmadığını belirtiyor.

Ihlamur sağlığa katkıları 
Ihlamur çayının soğuk algınlığının belirtilerini azaltıcı, terletici ve dolayısıyla hastayı rahatlatıcı etkilerinin bulunduğu, ayrıca hafif stres vakalarında da rahatlatıcı olarak kullanılabileceği Avrupa İlaç Kurumu tarafından kabul edilmiştir.

Son yıllarda  yapılan bir klinik çalışmada , 40-50 ’deki 500 ml suya iki poşet ıhlamur konmuş, hastaların 10 dakika ıhlamur buharları ile buğu yapması sağlanmış. ıhlamur buğusunun, hastalarda terletici etkiye sahip olduğu tespit edilmiştir.

Prof. Dr. Sezik, ıhlamur çay ve buğusunun   soğuk algınlığının etkilerini azaltmada  birlikte kullanılmasını öneriyor.

29 Ocak 2014 Çarşamba

Ofis çalışanlarının leziz kurtarıcısı: Dil peyniri



Masa başında uzun saatler çalışan kişilerin öğünlerinde nelere dikkat etmeleri gerekir? Uygulanabilecek pratik öneriler nelerdir? TEKSÜT Beslenme Danışmanı Pınar Aksoy, merak edilen bu soruları yanıtlayarak, lezzetli öneriler verdi. Aksoy, hareketsiz yaşam, düzensiz beslenme ve yoğun stres altında çalışmanın ilerleyen yaşla birlikte ofis çalışanlarının diyabet ve kalp hastalıklarına yakalanma olasılığını artırdığını belirterek, kalorisi çok yüksek olmayan, protein, kalsiyum ve yararlı yağlar açısından kuvvetli olan dil peynirinin harika bir ara öğün yardımcısı olduğunu vurguladı. Ayrıca tatlı ihtiyacını gidermek için, çeçil peyniri, ceviz ve kuru üzümle hazırlanan lezzetli ve farklı bir tarif de verdi.

Yoğun bir çalışma temposuna sahip olan ve uzun saatler masa başında çalışan kişiler çoğu zaman ara öğünlerini atlayabiliyor ya da yanlış seçimler yapabiliyorlar. TEKSÜT Beslenme Danışmanı Pınar Aksoy ara öğünlerde, ofis çalışanlarının sıklıkla tercih ettiği, bisküvi, çikolata, gofret gibi “çekmece zararlıları” yerine, kan şekerini yavaş yükselten, protein ağırlıklı “çekmece sağlıklıları”nın tüketilmesini önerdi. Bir dilim dil peyniri ve 2 adet cevizin ideal bir ara öğün oluşturabileceğini vurgulayarak, doğal gıdalara yönelmenin, hem ihtiyaç olan protein ve kalsiyumun bir bölümünü karşıladığını, hem de kilo kontrolünde başarılı olmaya yardımcı olduğunu ifade etti.

TEKSÜT Beslenme Danışmanı Pınar Aksoy ofis çalışanlarına şu önerileri verdi: “Eğer ofiste kahvaltı zorunluluğu oluşuyorsa, taze sıkılmış bir bardak portakal suyu ve yarım kepekli simit ile bir dilim dil peyniri (ya da kaşar peyniri) güne sağlıklı başlanmasını sağlar. Bu esnada işlerden ve bilgisayardan uzak durup yediklerimize konsantre olmak bizi daha uzun süre tok tutar. Ağır öğle yemeğini izleyen 1-2 saat içinde kan şekeri tekrar düşer, uyku hali ve rehavet baş gösterebilir. Bu durumda 1 bardak şekersiz süt ve yanında 1 porsiyon meyve, tekrar canlanmamızı ve zinde hissetmemizi sağlar, böylece iş verimliliği de yükselir.”

Lezzetli ikili: Dil peyniri ve ceviz

Masa başında çalışanlarda atıştırma isteği beliren en yoğun saatlerin akşamüstleri olduğunu söyleyen Aksoy, bu zamanlarda bir dilim dil peynirinin ve 2 adet cevizin hayat kurtarıcı olacağını vurguladı ve şunları ekledi: “Sabahtan kalan yarım simit ya da 1-2 küçük dilim çavdar ekmeği bu ara öğüne eklenirse kilo kontrolüne yardımcı olarak, akşam yemeğine kadar bizi tok tutar. Ayrıca akşam geç saatte çok fazla yemek yememizi de engeller. Dil peyniri, liflere ayrılarak, ofis ortamında tüketilmesi kolay, kalorisi çok yüksek olmayan, protein, kalsiyum ve yararlı yağlar açısından kuvvetli, harika bir ara öğün yardımcısıdır.”

Tatlı ihtiyacını gidermek için farklı bir lezzet deneyimi: Çeçil peyniri, ceviz, kuru üzüm

TEKSÜT Beslenme Danışmanı Pınar Aksoy, tatlı ihtiyacını gidermek için, tuzlu ve tatlıyı bir arada barındıran, farklı bir lezzet deneyimi vadeden şu tarifi verdi: “Tatlı ihtiyacını gidermek için küçük bir kase çeçil peynirine, 2 tatlı kaşığı kuru üzüm ve 3 tam ceviz ekleyebilirsiniz. Mutluluk hormonlarımızı harekete geçirir, iş ortamının stresini daha az hissetmemize yardımcı olur.”

Yoğun çalışma ortamlarında bile öğünleri, özellikle ara öğünleri planlamanın, açlık ve tatlı krizine girmeyi engelleyeceğini belirten Aksoy; “Evde küçük bir emekle hazırlayıp, ofise getireceğimiz doğal besinler günümüzün daha iyi geçmesine neden olacaktır.” dedi.

Dil peynirinden beyaz peynire, krem peynirden süte kadar geniş bir ürün yelpazesine sahip olan TEKSÜT, her öğün için enfes seçenekler sunuyor. TEKSÜT’ün dil, örgü ve çeçil peynirini tek pakette buluşturan 3 Lezzet ürünü, tüm bu ara öğünler için en büyük yardımcınız olacak.

28 Ocak 2014 Salı

PAŞABAHÇE'YLE AŞKINIZI CAMA YANSITIN



Paşabahçe, Sevgililer Günü’ne özel renk ve desenlerde tasarladığı ürünler ile aşkınızı cama yansıtma fırsatı sunuyor.


 Paşabahçe, romantik renk, desen ve sevgi mesajlarıyla süslenmiş ürünleri ile bu yıl da Sevgililer Günü’nde kalpleri fethedecek. Paşabahçe’nin 14 Şubat’a özel tasarladığı kulplu bardaklar, sevginin simgesi olacak.  
Milyonlarca kişinin özel anlarına eşlik eden Paşabahçe, birbirinden şık kadeh, bardak ve tabaklarıyla Sevgililer Günü’nde de sofralara zarafet katacak.

27 Ocak 2014 Pazartesi

Şeker Hastaları İçin 10 Süper Besin



Diyetisyen&Yaşam Koçu Gizem Şeber'in önerileri ile şeker hastalarına öneriler…

Elma: Kalorisi düşük, lif içeriği yüksek bu meyve tok hissettirmekle kalmıyor aynı zamanda içerdiği çözünür liflerle de kötü huylu kolesterolün düşmesine yardımcı oluyor. Amerika Tarım Örgütü’ne göre antioksidan içeriği en yüksek 10 meyveden biri olan elmayı kabuğu ile tüketmek daha sağlıklı. Rendeleyip tavada hafif ısıtarak üzerine tarçın döktüğünüzde ise son derece hafif ve sağlıklı bir tatlıya dönüşüyor. 

Avokado: Sindirim hızını yavaşlatarak kan şekerinin daha yavaş yükselip daha yavaş düşmesine yardımcı. İçerdiği sağlıklı yağlar ise insülin direncini azaltmak konusunda destek oluyor. Salatalara doğrayabilir, rendeleyip sandviçlerinizin arasına sürebilirsiniz. 

Arpa: Sofralarımızda çok alışkın olmadığımız bir tahıl olan arpa, pirince göre kan şekerini %70 daha yavaş yükseltiyor. İçerdiği lifler ve zengin B vitamini içeriği de cabası. Çorbalara eklenebilir veya salatalara katılabilir. 

Fasulye: Bitkisel lif ve protein içeriği ile haftada en az iki kere sofrada yer almalıdır. Kuru fasulye yerine nohut ve yeşil mercimekte tercih edilebilir. Konserve olanlara tuz içeriği açısından dikkat edilmelidir. Gaz yapıcı öğelerin ayrılması için bir gece önceden suda bekletilmeli ve bu su dökülmelidir. Pişirme suyu ise B vitamini açısından zengin olduğundan dökülmemelidir. 

Yağsız kırmızı et: Yüksek kaliteli proteini metabolizmayı hızlandırmaya yardımcıdır. Bu nedenle en az haftada iki kez öğünlerde yer almalıdır. B12 vitamini kaynağıdır. Öğünlerde az miktarda tüketilmesi kan şekerinin daha dengeli yükselmesine yardımcı olur. Izgara, haşlama veya fırında tüketilmelidir. 

Kırmızı meyveler: Böğürtlen, yaban mersini, kiraz gibi koyu kızıl-mavi renklere sahip olan meyvelerin antioksidan içeriği çok yüksektir. Vücutta yaşlanmayı geciktirmeye yardımcı olurlar. Bazı bilim adamları bu tür meyvelerin kan şekerini dengelemekte de yardımcı olduğunu düşünmektedir. 

Brokoli: C vitamini ve antioksidanlardan zengin bu sebze aynı zamanda kan şekerini ayarlayan hormon olan insülinin etkinliğini arttıran krom mineralinden de zengindir. Tadını sevmeyenlerin çorbalara ilave etmesi mümkün. Fakat en sağlıklı hali buharda pişirilmiş şeklidir. 

Yumurta: Anne sütünden sonra en kıymetli protein kaynağı olan yumurta, içerdiği doymamış yağ asitleri sebebi ile sanıldığının aksine kolesterolü yükseltmez. Bu nedenle kahvaltılarda, çorbalarda, salatalarda yer verilebilir. Günde 1 yumurta tüketmenin sağlığa olumsuz bir etkisi yoktur. 

Balık: Şeker hastaları aynı zamanda kalp hastası olma adayıdır. Balık içerdiği omega-3 yağ asitleri ile kalp damar sağlığını korumaya yardımcıdır. Ayrıca A vitamininden zengin olan balık görme fonksiyonları açısından da önem taşır. 

Tarçın: Yapılan bilimsel çalışmalar tarçının kan şekerini dengeleyici etkisi olduğunu göstermiştir. Yine bilimsel çalışma sonuçlarına göre günde 3 silme tatlı kaşığı toz tarçından daha fazlasının tüketilmesi kolesterol seviyelerini olumsuz etkileyebilir. Şeker hastalarının beslenme planında yer alabilir fakat sınırsız kullanılmamalıdır. 

26 Ocak 2014 Pazar

Tadı damağınızda İzmir aklınızda kalsın!


Ah şu İzmir’in kızları ne çok şarkıya söz olmuş, ne çok şiire dize olmuştur. Fakat İzmir denilince akıllara sadece göz kamaştıran güzellik, deniz kokusu, güneşli havası gelmez birbirinden lezzetli yemekleri özellikle de damaklarda tadını bırakan çöp şişi gelir.

Trenle seyahatin zorunlu olduğu yıllarda istasyonlarda beş dakikalık molalarda keşfedilmiş çöp şiş. Vakit darlığı nedeniyle de ızgaraya atıldığında çok kısa sürede pişebilmesi için etleri çok minik doğranıp, tahta kargılara dizilmiş. Kısacası çöp şiş, Türk işi fast food türünün eskilerinden biri. Her bir şişe ayrı bir özenle dizilen lezzetiyle size İzmir’in güzelliklerini hatırlatan çöp şişi bir de Çöpçü’den yediğinizde tadını unutmak mümkün müdür? Ege’nin çöp şişini en iyi şekilde sunan, hızlı bir biçimde büyüyerek farkını kanıtlayan Çöpçü’nün başarısı ise etinin farkından geliyor. Ürünlerinde Trakya ve Marmara'dan özellikle Balıkesir'den alınan düve eti kullanılıyor. Düvenin de yumuşak butları olan yumurta sokum ve tranç bölgelerinden çöp şiş yapılıyor. Etler kendilerine ait üretim tesislerinde kesiliyor, hijyenik soğutma ortamlarında yeteri sürede bekledikten sonra hazırlanıyor ve sonrasında Çöpçü’nün kendi frigo araçları ile şubelere gönderiliyor.

Bir yol hikayesi olarak başlayan bugün 22 şubesiyle misafirlerine hizmet veren Çöpçü Restoranlar, hem hizmetleri hem de yemekleriyle vazgeçilmez olmayı başarmanın haklı gururunu yaşıyor. Sağlıklı beslenmenin gündemde olduğu bugünlerde ızgara seçenekleriyle de ilk tercihler arasında yer alan Çöpçü’de hem damak tadınızdan vazgeçmeyecek hem de kilolara davetiye çıkarmayacaksınız. 

Ortalama 130-140 gramdan oluşan çöp şişi deneyebileceğiniz gibi özel baharatlarla hazırlanan çöp şiş spesiyalinin de tadına bakabilirsiniz. Eğer lezzetli etlerin tadına varmak, Ege’nin hafif esen rüzgarlarının ardından sakinliğe kavuşmak biraz da bildiğiniz bir tadı farklı sunumlarla keşfetmek istiyorsanız Çöpçü Restoranları ziyaret etmekte geç kalmayın. Lezzetin keyfini doya doya çıkarın!

Çöp Şiş: 17 TL 

İletişim :
Web Sitesi: www.copcu.com.tr
Şubeler: Ayşekadın, Ümraniye, Ataşehir, Şerifali, Bahçeşehir, Ethemefendi, Çekmeköy, Karaköy, Koşuyolu, Brandium Avm, Gebze Center Avm, Arena Park Avm, MetroCity Avm,  Ankara Balgat, Axis Avm,  Maltepe Park,  İyaş Park Avm, Balıkesir.
Telefon: 0216 315 37 60

25 Ocak 2014 Cumartesi

Mutsuz Kadının Beslenme Rehberi


Kadınlarda sadece psikolojik mutsuzluk yeme sebebi değil. Bazen gözden kaçırılan bir beslenme yetersizliği de kadının mutsuz hissetmesine neden olabiliyor. 

Oysa hem sağlıklı beslenmek hem de mutlu olmak mümkün. Besinlerin modumuz üzerinde ciddi etkileri olduğu uzun zamandır bilinen bir gerçek. Eğer doğru besinleri doğru zamanlarda tüketirsek, kilo almadan da mutlu olabiliriz. 

SADECE PROTEİN YEMEK SİNİRLİ YAPAR!

Modumuzu ve iyi hissetmemizi ciddi anlamda etkileyen sebeplerden biri; günlük aldığımız kalorinin proteinden karşılanan kısmıdır. Eğer sadece proteinli besinler tüketiyor ve gün içerisinde hiç karbonhidrat almıyorsak daha mutsuz ve sinirli hissetmemiz mümkün. Bu durumda akşam bir anda soluğu buzdolabının önünde almakla veya eve tatlı siparişi vermekle sonuçlanabilir. Yapılan bilimsel çalışmalar, sadece proteinle beslenen kişilerin daha mutsuz ve sinirli olduklarını ortaya koymuştur. 

ÖĞRENİLMİŞ İŞTAHIMIZ, MUTLULUK DÜZEYİNİ ETKİLEYEBİLİR!

Sevdiğimiz besinlerin bizi daha fazla mutlu ettiğini bilmek için bilimsel bir araştırmaya gerek yok. Ancak, sadece sevdiğimiz besinleri yemek değil, koklamakta mutlu hissetmeye yetiyor. Örneğin kahve veya çikolata bu konu için en belirgin örnekler. Yemek yemenin psikolojik etkileri yadsınamaz. Kişilerin mutsuz hissettiklerinde, daha önceden yediklerinde mutlu hissettikleri besinlere yöneldiği araştırmalarca belirlenmiş durumda. Bu nedenle insanın bu konuda kendisini tanıması ve izlemesi de önem kazanıyor. 

VİTAMİN VE MİNERAL DÜZEYLERİ MUTSUZ HİSSETMENİN NEDENİ OLABİLİR!
Kötü bir olay karşısında mutsuzluk süremizi ve depresyon düzeyimizi belirleyen faktörlerin başında beslenme geliyor. Yetersiz beslenme sonucu ortaya çıkabilecek vitamin ve mineral yetersizlikleri; olaylar karşısındaki tolerasyonumuzu etkileyebiliyor ve buna bağlı olarak daha mutsuz hissedebiliyoruz. Ayrıca birçok vitamin ve mineral yetersizliği tatlı ihtiyacını ciddi anlamda arttırabiliyor. 
Türk kadınları için bunların başında demir minerali geliyor. Ülkemizde demir yetersizliği kadınlar arasında çok sık gözlenen bir durum. Demir yetersizliği kişinin sürekli tatlıya ihtiyaç duymasına yol açıyor. Aynı zamanda daha mutsuz, halsiz ve depresif hissetmemize yol açıyor. Bu nedenle uzun süren depresyonlarda demir ile ilgili kan tahlillerinin yaptırılması ve gerekliyse doktor kontrolünde demir yetersizliği tedavisi yapılması gerekiyor. Demir mineralinin en zengin kaynakları; kırmızı et, tavuk, balık, sakatatlar. Bazı sebzeler ve kurubaklagiller de demir minerali içerse de, bu besinlerin içinde bulunan demirin vücutta kullanılma oranları daha düşük. 
Yine B grubu vitaminlerinden biri olan tiaminin yetersizliği de, kişiyi depresif hissettiriyor. 1999 yılında yapılan bir araştırmada, tiamin yetersizliği olanlarda kendine güven probleminin daha yaygın olduğu gözlenmiş. Tiamin vitamininden zengin besin kaynakları; tahıllar. Patates, maya ve yumurta da tiamin içeriyor. 

OMEGA-3 MUTLU HİSSETMENİZE YARDIMCI!
Omega-3 yağ asitleri sadece kalp sağlığımızı korumuyor. Aynı zamanda kendimizi daha iyi hissetmemizi sağlıyor. Yapılan bilimsel çalışmalarda, omega-3’ün yetersiz tüketiminin; depresyona ve anksiyeteye neden olduğu saptanmıştır. 
Yaşam tarzımızın değişmesi ile günlük aldığımız yağ oranının büyük bir kısmı omega-6’dan gelmektedir. Ancak sağlığımız için önemli olan omega-3 ve omega-6 yağ asitlerinin dengeli alınmasıdır. 
Eğer haftada en az 2 gün balık tüketmiyor; beslenmenizde fındık, badem gibi kuruyemişlere ve semizotuna yer vermiyorsanız, daha mutsuz hissetmeniz olası. 

MUTSUZ KADINI MUTLU HİSSETTİRECEK 5 SAĞLIK ÖNERİSİ
  • Karbonhidratsız gününüz geçmesin… Günlük beslenme düzeninizde karbonhidrat kaynakları olan; tam tahıllı ekmekler, makarna, bulgur, meyve, kuru meyve gibi besinler mutlaka yer almalı. Eğer 3 saatte bir azar azar karbonhidrat tüketirseniz, mutluluk hormonu olan seratonini daha rahat salgılayacaksınız. 
  • Bir tabak ıspanak veya yeşil sebze tüketin… Folik asitin yetersiz tüketiminin depresyona yol açabileceği bilinmektedir. Koyu yeşil yapraklı sebzeler iyi folik asit kaynağıdır. Düzenli tüketmeye özen gösterin. 
  • Selenyuma yer açın… Selenyum yetersizliğinin de mutsuzluk ve depresyonla ilişkili olduğu biliniyor. Selenyumun en zengin besin kaynakları; et, tavuk, balıklar, mantar, soğan, sarımsak ve tam tahıllardır. 
  • Seratonini sadece çikolata salgılatmaz… Egzersiz yapmakta, seratonin salgısını başlatır. Hem egzersiz mutsuz döneminizde almış olduğunuz kiloları vermenize de destek olacak. 
  • Düzenli uyuyun… Günde 5 saatten az uyuyanların iştahlarının daha fazla açık olduğu ve 8 saat uyuyanlara göre ortalama günde 300 kalori fazla aldıkları biliniyor. Düzenli uyku, sadece kendinizi daha iyi hissetmenizi sağlamaz, aynı zamanda iştahınızı kontrol etmenizi kolaylaştırır. 

24 Ocak 2014 Cuma

Diyabetik Ziyafet Kitabı Okuyucu ile Buluştu


Tip 1 diyabetli ve diyabet danışmanı olan Aslı Sargın’ın diyabette beslenmenin önemine dikkat çekmek ve bu alanda bir kaynak yaratmak amacıyla, Türkiye Diyabet Vakfı ve Lilly İlaç desteği ile kaleme aldığı “Diyabetik Ziyafet” isimli kitabı okurlarla buluştu. 

Hem bir diyabetli hem de diyabet danışmanı olan Aslı Sargın, 13 yıl önce kendisine konulan diyabet tanısının ardından diyabetik beslenme konusunda edindiği deneyimlerini tatlı, tuzlu ve içeceklerden oluşan 40  tarifin yer aldığı "Diyabetik Ziyafet" isimli kitapta topladı. 

Aslı Sargın, Türkiye Diyabet Vakfı ve ilk insulinin keşfi başta olmak üzere diyabet alanında çığır açan pekçok yeniliğe imza atan Lilly İlaç’ın desteği ile uzun yıllardır üzerinde çalıştığı kitap projesini hayata geçirmekten büyük bir mutluluk duyduğunu belirtti. Sargın, “Diyabetle tanıştıktan sonra yeni beslenme şeklime uygun tatlar bulma konusunda sıkıntı yaşadım. Bu durum beni diyabetik beslenme konusunda yeni arayışlara yöneltti. ‘Bu tatlının da diyabetiği olur mu?’sorusuyla başlayan serüvenim, bu alanda pekçok araştırma yaparak 'Diyabetik Ziyafet' kitabındaki tarifleri oluşturmamı sağladı” dedi.

Sargın, diyabetik beslenmede kan şekeri kontrolü ile yiyeceklerin miktarını ve öğün zamanlamasını doğru şekilde belirlemenin öneminin  altını çizerek, “Diyabetik Ziyafet” kitabında yer alan tüm tariflerin kan şekeri ölçümleriyle test edildiğini ve besin değerlerinin Türkiye Diyabet Vakfı diyetisyenleri tarafından ölçümlendirildiğini belirtti.

"Diyabetik Ziyafet" kitabını destekleyen Türkiye Diyabet Vakfı Başkanı Prof. Dr. Temel Yılmaz, 21. yüzyılın getirdiği yeni hayat şekli nedeniyle hızla artan diyabetin, Türkiye’de 10 milyon kişiyi etkilediğini belirtti. Prof. Dr. Yılmaz, Türkiye Diyabet Vakfı olarak kitapta yer alan tüm tariflerin besin değerlerini ölçümlediklerini ve tariflerin hekim ve diyet uzmanlarının önerdiği miktarlarda alınmak koşuluyla diyabetliler tarafından tüketilebileceğinin altını çizdi.

Diyabet Hakkında
Hızlı, sosyal ve kültürel değişimler, nüfusun yaşlanması, kentleşme oranındaki artış, fiziksel aktivitelerde azalma, sağlıksız yaşam tarzı ve davranış biçimleri gibi nedenlerden dolayı diyabetli hasta sayısı her geçen gün artıyor.

Uluslararası Diyabet Federasyonu’nun 14 Kasım 2013 tarihinde açıkladığı yeni verilere göre bugün dünyada 382 milyon diyabetli bulunuyor. Bu rakamın 25 yıl içerisinde 592 milyonu geçeceği tahmin ediliyor. Diyabetli hastaların büyük çoğunluğu 40-59 yaş aralığında bulunurken, yüzde 80’i düşük ve orta gelirli ülkelerde yaşıyor.(1)

2010 yılında açıklanan “Türkiye Diyabet Epidemiyolojisi Çalışması (TURDEP)” sonuçlarına göre ise Türk erişkin toplumunda 90’ların sonunda yüzde 7,2 olan diyabet görülme sıklığının yüzde 13,7’ye yükseldiği gözlemlenmişti. Çalışmada ayrıca 7 milyon kişinin diyabet ve komplikasyonlarından etkilendiği ancak sadece 4,3 milyon kişinin tanı aldığı açıklanmıştı.(2) Dünya Sağlık Örgütü’nün verileri ise Türkiye’de diyabetin artış hızının dünya ve Avrupa genelinin üzerinde olduğunu ortaya koymaktadır.

1.  IDF Diabetes Atlas,6th ed. 2013
2. “Türkiye Diyabet, Hipertansiyon, Obezite  ve Endokrinolojik Hastalıklar Prevalans Çalışması II (TURDEP II Çalışması) 2010



Yazar Hakkında
Diyabet Eğitmeni ve Danışmanı Aslı Sargın, 1976’da İstanbul’da doğdu. Lisans eğitimini Bahçeşehir Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi İşletme Bölümü’nde tamamlayan ve 13 yıldır Tip 1 hastası olan Aslı Sargın, Türkiye Diyabet Vakfı’nda yazarlık, medya grubu üyeliği ve diyabet eğitmenliği görevlerinde bulundu. Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanlığı himayesinde Türkiye Diyabet Vakfı’nın yürüttüğü “Diyabeti Durduralım Projesi”ne ‘Diyabet Akran Eğitmeni’ olarak destek veren Aslı Sargın, ulusal kanallarda diyabet ve yaşam üzerine programlar hazırlayıp sundu. Çeşitli dergi ve gazetelerde diyabet, beslenme ve yaşam konularında yazarlık yapan Sargın, yazdığı ve yönettiği tematik tiyatro oyunlarıyla da diyabete hizmet vermiştir.

23 Ocak 2014 Perşembe

Türkiye'nin Pastacısı, 5. Kez En İyi Pastacıyı Seçiyor

Özsüt tarafından her yıl düzenlenen ‘Benim Özsüt Pastam’ yarışması bu yıl 5. kez düzenleniyor. “Yaratıcılığı ve lezzeti bir araya ben getiririm” diyen tüm pasta tutkunları, yarışmaya 6 Ocak – 14 Mart 2014 tarihleri arasında, dünyanın her yerinden başvurabiliyor.

Türkiye’nin Pastacısı Özsüt, 5 yıldır düzenlediği ‘Benim Özsüt Pastam’ yarışması ile pastaya ve pastacılığa ilgi duyan herkesi bir araya getiriyor. Yarışmaya katılmak isteyen tüm adaylar, 6 Ocak 2014 - 14 Mart 2014 tarihleri arasında Özsüt’ün kurumsal internet sitesinden indirecekleri şartname ile başvuru yapabilecek.

Bütün başvuruların Özsüt'ün deneyimli pasta ustaları ve Ar-Ge ekibi tarafından değerlendirilmesinin ardından 10 reçete finale geçmeye hak kazanacak. Benim Özsüt Pastam’ın büyük finali ise 12 Nisan’da İstanbul’da gerçekleşecek ve yarışmacılar jüri karşısında ter dökecek. Yarışmanın şampiyonu 7 bin 500 Türk Lirası'nın sahibi olacak. İkinci pastanın sahibi 5 bin Türk Lirası, üçüncü ise 2 bin 500 Türk Lirası ile ödüllendirilecek. Ayrıca birinci seçilen katılımcının pastası, Özsüt 2014 Yaz Menüsü'nde yer alacak.

Yaratıcılığına ve lezzetine güvenen tüm pasta tutkunlarını bir araya getirecek olan ‘Benim Özsüt Pastam’ yarışması, geçtiğimiz yıllarda olduğu gibi bu yıl da hem lezzetli hem de eğlenceli anlara tanıklık yapacak.

Yarışmaya, http://www.ozsut.com.tr/benimozsutpastam-sartname.php linkinden ulaşılacak şartname ile başvuru yapılabiliyor.


22 Ocak 2014 Çarşamba

HOLIDAY INN İSTANBUL CITY'DE ROMANTİK SEVGİLİLER GÜNÜ YEMEĞİ!


Holiday Inn İstanbul City, 14 Şubat Sevgililer Günü’nde unutulmaz bir akşam yemeği için tüm çiftleri Naar Restoran’a bekliyor.

Sevgililer Günü’ne özel olarak Şef Murat Oğuz’un hazırladığı, köpüklü porçini mantar çorbasından karidesli piliç soteye, ağır ateşte pişirilmiş somondan şampanya ve misket limonlu jöleye kadar birbirinden farklı lezzetlerin bulunduğu menü, tüm çiftlere unutulmaz bir akşam yemeği yaşatacak. Holiday Inn İstanbul City Naar Restoran’ın romantik atmosferinde Sevgililer Günü’nü unutulmaz bir anıya dönüştürebilirsiniz.



*Sevgililer Günü özel menü fiyatı limitsiz içki dahil kişi başı: 79 TL

Holiday Inn Istanbul City
Tel: 0212 530 99 00

21 Ocak 2014 Salı

TAPASUMA: Aşkınıza Dalgalar ve Lezzetli Yemekler Eşlik Ediyor


Anadolu yakasının gözde mekanı TAPASUMA, Sevgililer Günü’nü unutulmaz kılmak isteyen çiftler için geceye özel menüsü ve Boğaz manzarasına karşı yakılan ateşleri ile özel bir atmosfer sunuyor. Ayrıca ‘Dünyanın Deniz Kıyısındaki En İyi Oteli’ ödülünü kazananSumahan on the Water Hotel’de iki gece konaklama ve Sevgililer Günü menüsü alan herkese, yüzde 10 konaklama indirimi ve 15’er dakikalık masaj armağan ediliyor.

Unutulmaz Gecenin Unutulmaz Lezzetleri
Executive Şef Gökay Çakıroğlu ve ekibinin 14 Şubat’ın romantizmine uygun olarak hazırladığı yemeklerle sevgilinize çok özel bir gece yaşatabilirsiniz. Bu aşk dolu geceye “Dana Eti Tartar”ve bezelye, kırmızı pancar, karnabahar püresi, kuşkonmaz ile servis edilen “Deniz Tarağı” gibi birbirinden lezzetli tapaslarla başlarken“Çilek Sorbe” ile ana yemeğe geçiş yapabilirsiniz.
Ana yemek olarak; ılık humus, bebek sebze, türüf sos ile“Fırınlanmış Dana Eti” veya Ispanak sote, balkabağı püre, kırmızı patates püresi ile “Dil Balığı” olmak üzere iki ana yemek alternatifi sunuluyor. Sevgililer Günü için Gökay Şef’in özel tarifi olan çikolata ve çilek esanslı melek saç ile servis edilen “Tutku Çikolatalı Peri Kek” ile lezzet şöleni sona eriyor.  Sınırsız çay, kahve ikramı olan bu özel mönü kişi başı 210 TL + yüzde 10 servis ücreti ile sunuluyor.

Sevgililer Günü’nde doyasıya eğlenip, araba kullanmak istemezsenizTAPASUMA’nın kendine ait teknesi sizi boğazın karşı yakasına güvenle taşıyacak...

20 Ocak 2014 Pazartesi

Diyet Yapanlar İçin Dost ve Düşman İçecekler


Diyet yapanların aklına takılan sorulardan biri içecek tüketimidir. Genelde içecekler çok masum görünür ve bazen diyeti bozmamıza neden olur. Eğer sizde diyet yapıyor fakat sonuca ulaşamıyor iseniz, içecek listemizi gözden geçirmenizde fayda var diyor, Diyetisyen&Yaşam Koçu Gizem Şeber.

SU: Diyetin vazgeçilmezi. Daha uzun süre tok hissetmemizin yanı sıra metabolizmamızı hızlandırmaya yardımcı. Çünkü vücutta yetersiz sıvı olması veya sıvı kaybının aşırı olduğu durumlarda vücut alarm veriyor ve metabolizmayı yavaşlatıyor. Kabızlık sorununun en önemli önleyicilerinden olan su, vücudumuzun ödem tutmamasını, kan dolaşımının düzgün sağlanmasını da sağlıyor. Tüm bu olumlu etkilerinin yanı sıra zayıflama esnasında vücutta yıkılan ve zararlı etkisi olabilecek öğelerin vücuttan uzaklaştırılmasını da sağlıyor. Diyetteyseniz günde en az 1.5 litre su içmeyi ihmal etmeyin. 

Minerallerden zenginleştirilmiş sular: İçerisine potasyum ve magnezyum eklenmiş sular özellikle diyetin yanı sıra egzersiz yapanlar için önemli. Terle atılan potasyumun karşılanmasını kolaylaştırdıklarından ötürü, olası kas kramplarını önlüyorlar. Magnezyum, kabızlıktan koruyan minerallerden biri olduğundan ötürü diyette yaşanan en büyük problemlerden biri olan kabızlığın da önüne geçmeye yardımcı. 

Maden suyu: Maden suyu olarak bildiğimiz doğal mineralli sular, içerdikleri mineraller ile sağlığımızı korumaya ve geliştirmeye yardımcı. Aynı zamanda yemeği hızlı tükettiğimiz veya fazla yediğimiz zamanlar için de kurtarıcı. Hipertansiyon hastalarının uzak durması gereken içeceklerden biri. 

Sebze Suları: Kalorisi düşük ve tokluk hissetmeye yardımcı sebze suları diyet yapanlar için ideal olabilir. Sebze suları birçok vitamin ve mineralden aynı zamanda antioksidanlardan zengindir. Fakat bazı çeşitlerinin sodyum içeriğinin yüksek olduğu unutulmamalı. Hipertansiyon hastalarının dikkat etmesi gereken içeceklerden biri. 

Yarım yağlı süt: İçerdiği protein ile tokluk hissi sağlar ve metabolizmanın hızlanmasına yardımcı olur. Kalsiyum mineralinin düzenli alınmasının özellikle göbek çevresinde yağlanmanın düşmanı olduğu bilinmektedir. Tam yağlı sütlere göre daha az kalori, doymuş yağ ve kolesterol içerir. Günde 2 bardak süt tüketimi kemik sağlığını korumak için gerekli ve aynı zamanda zayıflamaya yardımcıdır. 

Filtre kahve: Günde 3-4 kupa kahve tüketmenin kafein sebebi ile konsantrasyonu güçlendirdiği ve metabolizmayı hızlandırdığı biliniyor. Yapılan son bilimsel çalışmalar kahvenin şeker ve kanser hastalıklarına karşı koruma sağlayabileceği sonucuna ulaştı. Hipertansiyon hastaları ve yüksek kolesterol hastalarının günde 1 kupanın üzerine çıkmaması gerekiyor. 

Yeşil çay: İçerdiği kateşin ile metabolizma hızlandırmaya yardımcı ve yaşlanmayı geciktirici etkileri var. Antioksidan içeriği ile kansere karşı koruma sağladığı düşünülüyor. Günde 2 kupa tüketilmesi sağlıklı. Reflüsü olan veya hipotansiyonu olanların tüketmemesi gerekli. 

Meyve çayları: İştahı azaltıcı etkisi olduğu düşünülüyor. Kalori maliyeti olmayan bir içecek çeşidi. Diyette yer almasında sorun yok. Su içemeyenler için su yerine geçecek sağlıklı bir alternatif olarak kabul edilebilir. 

Şekerli asitli içecekler: Yüksek şeker içerdiklerinden ötürü yüksek kalorili olan bu tür içecekler gizli kalori alımına yol açarak kilo verememenize sebep olabilir. 

Kremalı kahveler: İçerdiği krema oranına ve kahvenin boyutuna göre bir hamburger kadar kalori içerebilecek içeceklerdir. Gizli kalori bombası olan bu tür içecekler tüketilecek ise, küçük boy seçilmeli ve ara öğün yerine tüketilmelidir. 

Enerji içecekleri: Kalori ve şeker içerikleri yüksek diğer bir içecek grubudur. Yüksek kafein içerikleri ile genelde tüketilmeleri önerilmemektedir.

Alkollü içecekler: İçerdikleri alkol oranına göre kalorileri yükselen içeceklerdir. Bir gram alkol 7 kalori içerir. Bunun dışında vücutta yağ yakımını güçleştirir ve ödem tutmaya sebep olabilir. 

19 Ocak 2014 Pazar

FİBROMİYALJİNİZ VARSA MAYALI POĞAÇA YEMEYİN


Çağın hastalığı ‘fibromiyalji’ modern insanı esir aldı! ‘Her tarafım ağrıyor’, ‘sabahları uyanamıyorum’, ‘sürekli yorgunum’ diyenlerin sayısı her geçen gün artıyor. Ağrılardan ve yorgunluktan kurtulmak istiyorsanız; kar kış demeyin yürüyüş yapın ve katkılı, mayalı gıdalardan uzak durun!

Medical Park Göztepe Hastane Kompleksi Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon Uzmanı Dr. Ruhsan Koç; modern insanı esir alan fibromiyalji hastalığıyla ilgili bilgiler verdi.

Yaşam kalitesini ciddi derecede bozan fibromiyalji; tükenmişlik sendromu, kronik ağrı sendromu ve kronik yorgunluk sendromu olarak tanımlanabilir. Kas romatizması olarak da bilinen fibromiyalji; yaygın vücut ağrıları ve halsizlik ile kendini gösteren bir kronik ağrı sendromudur. En belirgin özelliği yaygın kas ağrılarıdır. Hastaların günlük yaşantılarını olumsuz yönde etkiler ve iş gücü kaybına neden olur.

Yaygın vücut ağrılarının yanı sıra halsizlik, yorgunluk, isteksizlik, uyku bozukluğu ve dolayısıyla sabah yorgun uyanma ve tutukluk şikayetleri mevcuttur. Sabah yorgun kalkıyorum diyen hasta, gün boyu aynı yorgunluk hissiyle bir şey yapmak istemez.

KADINLARI ESİR ALIYOR
Görülme sıklığı kadınlarda yüzde 3-4, erkeklerde yüzde 0.5 olarak bildirilmiştir. Hastaların yüzde 70-80 kadarı kadınlardır. Her yaş grubunda görülebildiği gibi, en sık 30-50 yaş grubunda rastlanmaktadır. Bir romatolojik hastalığı olanlar (romatoid artrit), enfeksiyöz bir hastalığı olanlar (viral veya bakteriyel hastalıklar) veya psikiyatrik hastalığı olanlar (majör depresyon) fibromiyalji sendromu açısından risk taşırlar.

Fibromiyalji sendromunun en tipik belirtisi ağrıdır. Vücudun alt ve/veya üst yarısında ağrılar mevcuttur. Bu hastalarda tipik olarak boyun ve sırt bölgesindeki ağrılara baş ağrısı da eşlik eder. Mide ağrısı, ağrılı adet dönemleri, kabızlık, nefes almada zorlanma hissi, çarpıntı, zaman zaman ellerde uyuşma, gözlerde ve ağızda kuruluk hissi ve depresif semptomlar hastanın şikayetleri arasında yer alır.

SOĞUK HAVALARDA ARTIYOR
Özellikle soğuk havalarda ve mevsim değişikliklerinde şikayetlerde artış olur. Soğuk havalarda hastaların şikayetlerinde bariz bir şekilde artış gözlenir. Bu dönemlerde hastalarımızın hayat kalitelerinde ve iş gücünde gözle görülür bir azalma olur.

Soğuk havalarda artan yaygın kas ağrıları, halsizlik, yorgunluk ve isteksizlik şikayetleri için hastalara bu dönemde daha çok egzersiz öneriyoruz. Dengeli beslenmeleri, açık havada bol bol yürüyüş yapmaları başlıca önerilerimiz arasında yer alıyor.

TEDAVİSi KİŞİYE ÖZEL DÜZENLENMELİ
Fibromiyalji sendromunun tedavisi için multidisipliner bir program düzenlenmeli. Tek bir standart tedavi yolu yoktur. Bu programın içinde; ilaç tedavisinin yanı sıra, egzersiz, masaj ve fizik tedavi gibi komplementer tedaviler yer almaktadır.

Hastalarımız yaşam tarzı ve davranış değerlendirilmeleri gibi çok yönlü eğitim programlarına alınabilir. Kişi, fibromiyalji sendromu hakkında bilgilendirilmelidir.

Egzersiz tedavisi, sıklıkla önerdiğimiz ve hastaların ağrıları yanında günlük yaşam kalitesini de artıran bir tedavi yöntemidir.Kişiye özel fiziksel egzersiz programı düzenlenmeli.

Hastaların tedaviye yardımcı olması açısından diyetleri yani beslenme alışkanlıkları da yeniden düzenlenmeli. Gerektiğinde psikiyatrik destek verilmeli.

Ayrıca fizik tedavi programları, myofasiyal ağrılar için kuru iğne tedavisi de başvurulan tedavi yöntemleri arasında yer alır.

Tedavi; ağrıyı ve yorgunluğu azaltmak, depresif semptomları gidermek ve diğer semptomları en aza indirmek amacıyla düzenlenir. Burada azalmış fiziksel aktivite ve artmış ağrı kısır döngüsünü kırmak amaçlanır.

DEPRESYONLA KARIŞIYOR!
Fibromiyalji sendromu; ortak şikayetler nedeniyle depresyonla çok sık karıştırılıyor. Uyku bozukluğu, mutsuzluk, hayattan zevk alamama, isteksizlik ve halsizlik; depresyonla en sık karıştırılan bulgulardır. Bunun dışında birtakım iltihaplı romatizmal hastalıklarla da karıştırılabilir. Ancak bu grup hastalıklardan ANA (antinükleer antikor), RF (romatoid faktör) ve eritrosit sedimentasyon hızı gibi laboratuar tetkikleri ile ayırıcı tanıya gidilebilir.

DOKTOR DOKTOR DOLAŞIYORLAR!
Bu grup hastalar kaynağı tespit edilemeyen ağrı şikayeti ile çok sık doktor değiştirirler ve farklı branş doktorlarına başvururlar. Daha sık operasyon geçirirler. Ancak doğru teşhis edilemediğinde, şikayetler ağrı kesici ilaçlar ile geçiştirildiğinde sorun tam olarak giderilemez. Hastaların şikayetleri kısa bir süre azalmış veya geçmiş gibi gözükse de bir süre sonra tekrarlar. Bu hastalıkta en az 3 ay süre ile vücudun üst ve alt yarısında bulunan birtakım ağrılı tetik noktalarının tespiti ile ve hastanın klinik semptomlarıyla teşhis koymaktayız.
 
MAYALI VE KATKILI GIDA TETİKLİYOR
Aşağıdaki yiyeceklerin fibromiyaljide ağrıyı tetikleyebileceği tespit edilmiştir:
  • Aspartan (doğal tatlandırıcı)  içeren yiyecekler
  • Hazır dondurulmuş gıdalarda bulunan MSG ( monosodyum glutamat) ve jambon, salam gibi gıdalarda çok fazla bulunan nitratlar gibi gıda koruyucular dahil yiyecek katkıları
  • Şeker, furuktoz ve basit karbonhidratlar
  • Kafein; çay, kahve, kola ve çikolata
  • Maya içeren gıdalar: Bira, şarap, ve salata sosları gibi fermente edilmiş yiyecek ve içecekler, mayalı hamurdan yapılan poğaça, pizza ve ekmekler ayrıca kuru meyveler, hazır meyve suları vb
  • Patlıcan, acı biber gibi bazı bitkiler

FİBROMİYALJİYE KARŞI HAFTADA ÜÇ GÜN BALIK YİYİN!
Fibromiyalji hastalarına aşağıdaki gıdalara ağırlık vermesi tavsiye edilebilir:
  •  Haftada üç gün balık
  •  Keten tohumu
  •  Ceviz
  •  Omega 3 yağ asit takviyesi
  •  Zeytinyağı tercih etmeliyiz.
  •  B,C ve D grubu vitaminler takviye olarak alınabilir.
  •  Karbonhidrat tercih edilecek ise bol tahıllı olanları, kepekli, çavdarlı ekmekleri, bulgur ve kepekli makarnaları tercih etmeliyiz.

18 Ocak 2014 Cumartesi

Bitkilerin iyiliğiyle H3N2 virüsünden korunun


Geçtiğimiz yıl ülkemizde 1 milyon kişiyi hasta eden, önümüzdeki dönemde 6 milyon kişiyi hasta etmesi beklenen  H3N2 virüsüne karşı korunmak için bağışıklık sistemini güçlendirmek büyük önem taşıyor. Yeditepe Üniversitesi Eczacılık Fakültesi Farmakognozi ve Fitoterapi Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Erdem Yeşilada, “ Virüs hücreye yerleşmeden, yani grip olmadan önce bitki çaylarıyla bağışıklık sistemi kuvvetlendirildiği zaman hastalığa yakalanma ihtimali minimuma iniyor.” diyor.


Prof. Dr. Erdem Yeşilada,  kalabalık ve havasız ortamlarda uzun süre bulunmanın virüse karşı korunmayı engelleyerek hastalıklara davetiye çıkardığını belirtiyor ve ekliyor  ‘Kalabalık ve hijyensiz olan ortamlardan uzak durmak tek başına elbette yeterli değil.  Vücut direncinizi arttırıp bağışıklık sisteminizi güçlendirmek için bitki çaylarından düzenli olarak destek almanız gerekiyor.’

H3N2 virüsüne karşı her gün 2 poşet adaçayı, 2 poşet ıhlamur çayı ve zencefil karışımını çay olarak tüketmeyi öneren Prof Dr. Yeşilada,  “Bu karışımları düzenli tüketirseniz, bitkilerin iyiliği sayesinde kendinizi gripten korumuş olursunuz.” diyor. 

Soğuk algınlığının ilk belirtilerinde ve grip enfeksiyonu geçirildiğinde ayrıca  melisa bitkisi, antiviral etkisiyle  kışın bağışıklık sisteminizi güçlendirir.